22 Aralık 2009 Salı

Böyleyken Böyle... (v2)

efendim bayadır viyolonsel çalmak istiyorum bilen bilir. neyse kafama göre abuk subuk çalıyordum ben. bu gün yaptığım her şeyin yanlış olduğunu öğrendim. yıkıldım açıkcası... sadece bir saatlik bir çalışmaydı ama canıma yetti. arşeyi düzgün tutucam diye ben yamuldum. evet evet yamuldum. baya bildiğin şaftım falan kaydı. neymiş efendim o baş parmak bana yakışıyor muymuş? o serçe parmak neden estetik değilmiş? neden dik oturamıyormuşum? bişiler bişiler... of pof... "gelemem arkadaşım ben böyle şeylere!" demeyi tabi ne kadar çok isterdim ama demedim. neticede ne zorluklarla aldım ben İsis'i. naz yapıcak elbette. yoracak elbette... neyse efendim bu bilekle diresiğimin arasında kalan kol bölmemin çok ağrıdığı gerçeğini değiştirmez tabi ki. alışırız heralde... anlaşacağız zamanla :}

19 Aralık 2009 Cumartesi

Serap mıymış?

Güneş batınca fark ettim
Bütün hayallerim caddeye uzanmış
Tüm doğru bildiklerim asfalta akmış
Hepsi serapmış

Birileri var önümde gerimde
Hep yanımda yüreğimde
Kalabalığın içinde dışında
Her yerde yalnızlığımda

Karaya oturmuş eski bir gemide
Gölgesinden sıkılmış söğütte
Baktığım her yerde her aynada
Mutluluktan sürülmüş
Sanki yasaklanmış biri var

Ellerinden içilmiş şarapta
Gözlerinden okunmuş şiirde
Baktığım her yerde her aynada
Mutluluktan sürülmüş
Sanki yasaklanmış biri var

Güneş batınca fark ettim
Bütün hayatım caddeye uzanmış
Yolun tam yarısında asfalta akmış
Her şey serapmış

Birileri var önümde gerimde
Hep yanımda yüreğimde
Kalabalığın içinde dışında
Her yerde yalnızlığımda

Karaya oturmuş eski bir gemide
Gölgesinden sıkılmış söğütte
Baktığım her yerde her aynada
Mutluluktan sürülmüş
Sanki yasaklanmış biri var

Ellerinden içilmiş şarapta
Gözlerinden okunmuş şiirde
Baktığım her yerde her aynada
Mutluluktan sürülmüş
Sanki yasaklanmış biri var

Şebnem FERAH - Serapmış (Benim Adım Orman)

17 Aralık 2009 Perşembe

Böyleyken Böyle...

bugün başımdan geçen bir değil bir çok olaydan biraz kesit anlatacağım
maalesef bugün benim o lanet laboratuvarımdan vardı.
neyse efendim bilinmeyen çözeltimi aldım. analiz edeceğim yavaş yavaş. başladım hevesle. tam bitmeye yakın iken santrifüj santirifürüj ya da santrüfüj her ne zıkkımsa işte o cihazın içinde iken tüpüm kırılmaz mı? aman tanrım tekrar baştan başladım. sonra yine bitmeye yakın iken. biri çözeltimi yanlışlıkla dökmüş. ufak ufak kızdım ama hadi dedim neyse. sonra 3. kez başladım analize. tabi lab boşalmış olmaya yakındı. bi kaç tane benim gibi tüpü kırılan insanlar vardı sadece. acele etmem gerektiğini anlayıp, artık koşturuyordum. derken gencin biriyle çarpıştım ve tüpüm elimden kaydı. aman tanrıma! aman aman!.. sonra tabi ki hocamız duruma şaşırıp kaldı. sonra bi ara verelim madem, yarım saat sonra işi bitmeyenler gelsin dedi. yegane gelen öğrenci ben idim. koca labda bir başıma. bütün cihazları kendim kullanabilme şerefine de nail olmuş oldum ayrıca bu güzel bişey tabi ki :)) neyse efendim ben mırıldanmaya başlamış idim, derken aman tanrım! o da nesi? yan odadaki araştırma görevlilerinden biri açmış son ses yeni albümü dinliyordu. ahh yüce tanrım dedim kulunu memnun etmeyi nasıl da biliyorsun :)) şebo eşliğinde 4. kez başlamış olduğum analizi başarı ile bitirdim.
Sonuç: bulunması gereken 3 maddeden 2 tanesini bulabildiğim için hoca suratıma bakıp yayvan bir gülümse ile nikel yok deyip hemen peşine 47 diye ekledi. çok da başarı ile bitirmemişim aslına bakılırsa :)
neyse efendim nazarlara geliyorum yeminle. cam mam tüp müp de kırıldı zaten ama olsun şebnem iyi gitti bence. güzeldi. güzel...

1 Aralık 2009 Salı

Welcome December



















wake me up when December ends, when everywhere is full of snow, when new year comes..
I'm waiting new year hopefully...

Adını Sen Koy Bu Duygunun

müptezel insanların dünyasından, ya da müptezel dünyanın insanlarından oluşuyor şu "yaşam" diye tasvir eylediğim safsata...

her yeni gün yeni bir abeslikle iştikal milyonlarca insan gelip geçiyor "yaşam"larımızdan...
bazen de fazlaca bağlanıyoruz şu müptezel dünyaya. insanlar var, eşyalar var, anlar var, akabinde anılar var, vazgeçemeyeceğimiz ne çok şey var...
insan bi an durup, en sonunda bir gün yok (yokluk aslında başlangıç olabilir evet!) olacağını düşününce, yaptıkları bir anda nasıl da haysiyetsizleşebiliyor gözünde... ama o his geçince nasıl da yayılıyoruz yer yüzüne, hiç bitmeyecekmiş gibi sanki...

böyle işte "yaşam" dediğim safsata... bi bakmışın çok umursuyorum, bi bakmışın kasımpaşa moduna bağlıyorum :}