30 Ağustos 2010 Pazartesi

The Holly Lies

doldum durdukça.
...
rayına oturmayan yalanlar yüzünden zaten bu böyle.
üstü kapalı olmak zorundaydı çünkü.
gerçekler çoğu zaman bu kadar can yakmak zorunda mı o halde?
...

19 Ağustos 2010 Perşembe

orada olmak, suda boğulan balık olmaktan farksızdı her zaman. tüm denizi fersah fersah bilmeye rağmen yine de bir kaşık suda boğulacak kadar değerliydi göze alınan her ne ise... yüzmek benimle var olmuş iken, onların realiteleriyle batıyordum en derinlere...

ben seçmemiştim bu tuzlu ve azgın denizin dibinde dolanan zavallı balık olmayı... kendi topraklarında esir düşmüş hükümdarın hazin sonunu yaşıyordum kendi öz vatanımda. özgür olmak uğruna, ölümün yolunda...

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Güneşin hiç uğramadığı bu ara sokakta; düşündüm de...

saat 06:07. gündoğumunu izleyemeyeceğim kadar ufak bir parça gökyüzüyle beraberim binaların kapladığı bu ara sokakta... ama yine de seviyorum. bana biraz olsun İstanbul dedirtiyor bu daracık ve kocaman binalarla çevrili ara sokak. ve tabi ki tamamen kaldırım taşlarıyla döşenmiş bir yol.
pek uğramazdım açıkcası eskiden. benim için sadece 'barok müzik'in sokağıydı burası. şimdi ise içinde yaşadığım evin sokağı... her yerden çok seviyorum burayı. unutamayacağım yazın nadide parçalarından birisi ve aylar sonra benim için yine sadece 'barok müzik'in sokağı olacak olması acı olsa da beni her geçişimde gülümseteceğinden şüphem yok. aslında bunu derken başka ara sokaklar da aklıma geldi. keşke biraz daha büyük şehir olsaydı da her bir caddesine teker teker sığdırsaydım anıları. yığdırmasaydım üst üste...
burayı hiç sevmediğimi söylerdim ama bu yazıyı tekrar okurken öyle olmadığını görüyorum sanki. tam da ben başka bir şehirde hem de en çok istediğim şehirde yeni bir okul kazanmışken olmamalıydı bu...
ben seçimimi yaptım.
daha fazlasını bulmak umuduyla elimdekilerden olmayı göze alamıyorum...
hem kimse bana baki değilken, kimse için vazgeçemezdim alıştığım bu küçücük dünyadan...

Böyleyken Böyle... (Soulfly özel..)

aziz dostum,
ayrı kaldık ve uzun zaman oldu dertleşmeyeli.
benim hatam. zira insan gezenti olmaya görsün. önce dost ziyaretleri sonra keyfi meseleler...
en çok da kızdığım şey; en basitinden bir etkinlik için bile 10-15 kişiyi birden organize etmişken tüm hepsine 'tek' katılıyor olmak... insanların verdiği sözde durmamasını hep garipsedim. sonuç hep aynı iken hiç bir şeye katılmayacak adamların boşuna beni de heyecana sokmasının alemi nedir? ya da benim hala bunlardan ders almayıp inatla heyecanlanmama diyecek lafım kalmadı...

-ya sen tek nasıl gidiyorsun?
yapacak bir şey yok. teksem yaşamayayım mı yani?
işte tam da bu mantıkla başlamıştı geçen hafta sonu olan zeytinli yolculuğum. Üstadlar Türkiye'ye geliyordu çünkü... hem de Balıkesir'e; Zeytinli'ye. e onlar gelir de ben gitmez miydim? giderdim elbet. koşa koşa bile değil. uça uça...
vel-hasıl kelam, gittik işte... bir kaç insanla tanıştık. çıktık gezdik dağ bayır derken onların tanıştığı insanlarla tanıştık falan filan. saat kaçtı bilmem ama fest alanına geri dönünce öğrendiğim haber beni yıkmadı açıkcası. zira bu şanssız hatunun başına gelen olayla kimse karşılaşmamıştır heralde.. 4 gündür tıkırında giden festte son gün bombası: "tüm konserler iptal" -ya peki soulfly? saatlerce aklımı kurcaladı bu düşünce. bir tek onun çıkacağı haberi tamamen rahatlatmıştı beni. hoş çıkmasa bile eve dönüşüm öyle çok da hüzünlü olmayacaktı. çünkü en başından beri başıma gelen talihsizlikleri yok gözüyle görebilecek kadar iyi vakit geçirmiştim.

saatlerimiz 02:00yi göstermişti ve işte üstad max ve babalar sahnedeydi... benim için ayin tadında geçmişti konser. geçmişe dönmüştüm. çalan şarkılar olsun. soulfly'a ölüp bittiğim dönemler olsun.... max'in kareli kaprisi, yeşil gitarı ve o seyirciyi avucunun içine alan enerjisi... fakat umduklarını bulamadıklarını hissettim... zira bir sanatçının o konserden nasıl haz aldığını onlar sahnedeyken de çok rahat anlarsınız. onları ne oradaki kalabalık tatmin etmişti ne de kalabalığın enerjisi. bilinçli dinleyici denen kitleden uzaktı konser seyircisi ve yine de gırtlağımın bana izin verdiği sürece eşlik etmeye çalıştım max'e :) 1 saat süren ayin saat tam 3:00da bitmişti ama ben hala bitmemiştim :) doyamadım açıkcası. beni tatmin etmedi hiç bir şekilde. zaten eve döndükten sonra günlerce hunharca soulfly dinlemeye devam ettim. ve şunu da belirteyim ki ben öyle metal dinleyicisi falan değilim. Soulfly benim için dev bir 'klasik'tir sadece.
yeni albüm "omen"le Üstadlara dünya turunda iyi eğleneceler dilemekteyim.
tekrar görüşebilmek dileğiyle; yine yanında getirdiğin talihsizlikler ve büyük şanslar eşliğinde.... ;)