11 Eylül 2009 Cuma

Mutlusuzluk

katolik kilisesinin katı kurallarına rağmen gizli bir protestanı oynuyor gibiyim bu yaşam biçime inadına. afaroz edilip diri diri yakılmak için ağzımdan çıkacak en ufak bir kelime, davranışımda en ufak bir terslik bekleniyor. ve tüm bunlar yüzünden bu kalabalıkta tekil hayatın sahibi zavallı bir kadın olarak kalıyorum.
korkuyorum bazen. sonucunu bilmediğim her şey korkutuyor. içim içimi yiyor bazı zamanlar. çoğu zaman, bana layık görülen bu yaşamın üstesinden gelemeyeceğimi düşünüyorum. bazen böylesine ağır yükü kaldıracak halimin kalmadığı aklıma geliyor. ve hep O'na koşuyorum. kalbim kırık. gücüm yok. al kalbimi. arındır onu, onar onu!
sapasağlam geri versin istiyorum bazen de. ya da hiç bir şey yapmasın. sadece alsın. O'nda kalsın istiyorum. ve en kötü yerinde bırakayım bu yaşamı. 'yaşadığın gibi biter yaşam' derler ya. işte öyle bitsin. gerekirse en kötü yerinde...

ne zaman mutlu olsam, ne zaman biraz neşe görsek; hemen ardından tüm bu mutlulukla doğru orantılı acılarla savaşıyor zavallı kalbim. bu kırıklarını toplayıp yeniden kalp yapmalı puzzle gittikçe zorlaşıyor. her parça yeniden küçük parçalara ayrılıyor. gittikçe zaman alıyor bu oyun. yorulduk biz fazlasıyla. ruhum haddinden fazla yaşlandı, kalbim ise ziyadesiyle zayıf, ziyadesiyle güçsüz.
çok zaman istiyor artık bu tamirat.
ara verebilsek keşke bunalınca biz bu yaşamaya çalışma saçmalığına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder